“HOŞÇAKAL GÖZÜM”
Koca Yürekli Adam,
Aramızdan ayrılışının 22. yıl dönümünde, Türkiye halkları yokluğuna bir türlü alışamadı.
Daima kalbimizde yaşayacaksın Birayé AHMET…
“OXIR BE ÇAVÉ MIN”
“HOŞÇAKAL GÖZÜM”
Aşağıdaki dizeleri aramızdan ayrılışının 7. yılında yazmıştım.
Nurlar içinde uyusun…
O’NSUZ GEÇEN 7 YIL
“Giderim” dedi, inanmadık. Harbiden de gitti.
Gidebilen biri olduğu için o kadar güzel çalabildi, söyleyebildi, o kadar güzel yazabildi, besteleyebildi..
Gidemeyen, kalıp insanlarının acılarına sırtını dönüp para yiyen, sıradan biri olsaydı, bu kadar da yer edemezdi kalbimizde zaten. Kahrından öldü. Malum gecede fitili ateşleyen, onu vatan hainliği ile suçlayan asli üyelerden biri, sahte evrak düzenleyen bir asker kaçağı (S. Ortaç) biri de bir resmi Halk Uyutucusu (R. Muhtar).
Ahmet Kaya olmadan geçen 7. yıl
Birazdan kudurur deniz
Birazdan dalgaların sırtından
Üst-üste fışkıran rüzgarlar
Bir intikam gibi saldırınca üstüne
Daha küçükken bir büyüğümün gözyaşlarıyla, O’nun gözyaşlarıyla da ilk seninle tanışmıştım.
Sen:
“Diyarbekirliymiş, adı Bahtiyar
Suçu saz çalmakmış öğrendiğim kadar
Geçiyor önümden gül güzlü Bahtiyar
Yaralıyım, yerde kalan sazı kadar”
Derken, O’nun niye ağladığına cevabı “zamanı gelince cevabını benim bulacağım” dı.
Belki de bu cevabı çok merak ettiğimden yıllarca teyple yüreğim arasındaki tek ses sen oldun.
Diğer seslere yer verince her sesin insanın yüreğine ulaşamadığını anlayacaktım.
Ortaokulda, lise de herkes yabancı müzik dinlemeye hevesliydi, hatırladığım, bense hep sana. İnsanların niye anlamadığı bir dili dinlemeye çalıştığını anlayamıyordum. Aynı dili konuşmadıkça insanların birbirini anlamadığını anladığım gibi. Hoş, anlamakla da her şey bitmiyordu; bazen duydukların, gördüklerin anlayınca öyle yaralıyordu ki,bıkkınlıklar olaylardan değil yaşamdan olmaya başlıyordu. Anladıklarımızı en yakınlarımız, dostlarımız bile anlamaz, umursamaz oldu şimdilerde. İyi ki sen bunu görmedin.
Sırtını duvara yaslar
Sırtını ağaca yaslar, susarsın
Sen artık hiçbir sözü kaldıramazsın.
Şimdi bir yeni sevda mı olur
Kimsenin kapını çalmadığı bir inziva mı
Tutar sıfırdan başlarsın
Yoksa bu ilişkiler, bu zaaflar
Seni yiyip bitirir, seni yiyip bitirir
Dirhem-dirhem azalırsın.”
En büyük zaafın insanları çok sevmen olmasaydı, herhalde sende yine buralarda bir yerlerde geziniyor olacaktın bugün.
Şarkılarınla hep yüreklerimizin en hassas köşelerine bir şeyler bıraktın, hissettikçe insanlığımızı hatırladığımız.
En çok da onlar yaraladı, bizleri dünyanın öbür ucundaki kuşların ölümüne üzülür hale getirerek.
En büyük darbeyi de biz hiç farkına varmadan yapmıştın; bizleri daha tanımadan aşık ederek, heyecanını saçlarının kıvırcığında saklayan kızlara. Ve o kızlar senin şarkıların misali derinlere inip sarsıyor bizleri bugün. İşin kötü yanı, senin gibi “Asıl ben rica ederim” diyemiyoruz, gözlerimizin içine bakarken meydan okuyan sevdalılarımıza.
Sen gideli aslında çok şey değişmedi buralarda, değişsin diye gitmeyi göze almıştın çiçekler ülkesine, biliyorum. Ama keşke gitmeseydin, sen yokken çekmek daha zor bugünleri.
Zira artık insanlar kuşları da sevmiyor.
Sanırım seni belki anlarız diye miras bırakmıştın şu mısraları:
Bir fidandım devrildim
Fırtınaydım duruldum
Yoruldum çok yoruldum
Siz benim neler çektiğimi
Nerden bileceksiniz??
Umarım senden aldığım şeyler beni terk etmez hiçbir zaman.
Sen gideli 7 yıl bitti.
Seni özledik.
Çok özledik.
16 Kasım 2007
BEDIRXAN SÎDAR
(Alıntı)