13 Eylül Salı günü İran’da ailesini görmek için gittiği Başkent Tahran’da şeriat kurallarına uymadığı , saçını tam kapatmadığı gerekçesiyle İRŞAT adı verilen ahlak polisi tarafından gözaltına alınan 22 yaşındaki Jina EMİNİ (MAHSA AMİNİ) adındaki Kürt kadını, gözaltına alındıktan sonra gördüğü şiddet sonrası komaya girerek 16 eylülde hayatını kaybetti . MAHSA AMİNİ ’nin gözaltına alındıktan sonra işkence görerek ölmesi iddiaları binlerce İran halkını sokaklara döktü.
İran’da 1979 yılında ŞAH Rıza PEHLEVİ’nin bir halk ayaklanmasıyla yıkılmasından sonra AYETTULLAH HUMEYNİ tarafından kurulan İran İSLAM Cumhuriyeti , kurulduğundan beri böyle ilk kez böyle büyük ayaklanmaya sahne oldu. Kürt Kadını Mahsa AMİNİ ’nin öldürülmesi bir kıvılcım oldu. Özellikle Z kuşağı kadınların öncülüğünde günlerdir başta Başkent Tahran, Tebriz kentleri olmak üzere MOLLA zulmüne karşı bir çok kente yayılan ayaklanmalarda, protesto gösterilerinde binlerce vatandaş sokaklara döküldü, hükûmet aleyhinde sloganlar atılarak rejim protesto edildi. Kadınların baskı altında yaşadığı İran’daki bu eylemde yüzlerce kadın saçlarını keserken, yine çok sayıda kadın, kadınların özgürlüğünü simgeleyen saçlarını bayrak olarak kullanarak dünyaya mesaj verdi. 15 gündür devam eden gösterilerde bugüne kadar iki bin kişi gözaltına alındı, tutuklandı. En az 76 kişi hayatını kaybetti. 20 gazeteci tutuklandı. Devlet dairelerinde dini liderlerin fotoğrafları indirilirken, İran bayrakları yakıldı. Bağımsız İşçi Sendikaları da işçileri bu protestoları desteklemeye ve katılmaya çağırdı. Son olarak Eski Cumhurbaşkanı Rafsancani’nin Kızı Faize Haşimi, göstericileri “kışkırttığı ve desteklediği” gerekçesiyle gözaltına alındı.
İran’da Molla rejimine karşı protestolar devam ederken, ülkemizde de yürüyüşler yapıldı, bildirilerle protesto edildi. Halen tutuklu bulunan Halkların Demokratik partisi(HDP) önceki dönem Eş genel Başkanı Selahattin DEMİRTAŞ ve yine aynı partiden Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi eski Başkanı Adnan Selçuk MIZRAKLI, Kürt kadını Jina MAHSA AMİNİ ’nin öldürmesini protesto etmek ve kadınlara destek için saçlarını kesti. yine İlahiyatçı yazar Fatma YAVUZ saçlarını keserek protestolara destek verdi. İYİ PARTİ Genel Başkanı Merak Akşener, İran’daki kadınlara selamlar göndererek onlara destek mesajını bildirdi. Şarkıcı Sezen AKSU ve 427 Türkiyeli sinemacı yapılan protestolara destek verdiklerini açıkladılar. Halen devam eden bu gösterilerde rejim güçlerine bağlı askerler, barbarca saldırılarını her geçen gün artırarak kanla bastırmaya çalışmaktadır. Devrim muhafız ordusunun karşısında ölümü göze alan her kesimden gösterici, geri adım atmamakta kararlı. İran’da 1979 yılından beri başta kadınlar olmak üzere halka yönelik baskı ve yasaklar tüm şiddetiyle sürüyor. Özellikle kadınlar üzerindeki baskılar her geçen gün artmaktadır. Ülkenin her tarafında rejim zulmüne karşı protestolar devam ediyor.
İran’da ilk kez kadınlar ve erkekler kol kola girerek yürüyüşe, protestoya katıldı. Bugüne kadar hiç görülmeyen bir olay gerçekleşti. Bu belki de kadınlara vurulan zincirlerin kırılacağı bir halka olacaktır. İran’da günlerdir esen protesto rüzgârı belki de bir değişime yol açacaktır.
Elbetteki İran’daki bu gösteriler başta İsrail olmak üzere İran karşıtı olan bazı ülkeler tarafından da sessizce izlenirken ilk tepki ABD Dışişleri Bakanı Antony BLİNKEN’den geldi. İran Ahlâk Polisi yönetimine yaptırım uyguladıklarını açıkladı. İran lideri Ali Hamaney ve Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi bunun dış güçler tarafından hazırlandığını söylediler. İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, soruşturma başlatıldığını bildirdi.
Tüm bunlar yaşanırken 23 Eylül Cuma günü, Başkent Tahran olmak üzere bir çok kentte rejime destek amaçlı” protestoları kınama ve yönetime destek” mitingleri düzenlendi. Mitinglerde İsrail ve ABD aleyhinde sloganlar atılarak protesto edildi.
İran İslam Cumhuriyeti, 83 milyona sahip bir devlettir. Yüzde 90’ı Şii Müslüman, yüzde 8’i Sünni Müslüman, geriye kalan yüzde 2 ise çeşitli dinlere mensuptur. Nüfusun yüzde 61 Farslar, yüzde 16’sı Azeri Türkleri, yüzde 10 Kürtlerdir.
İran, İslam anayasasına göre şeriatla yönetiliyor. Hukuk ve ceza sistemleri İslam kurallarına , yani inandıkları Kutsal kitap olan Kuran-i Kerim’e göre düzenlenmiştir. Başta MOLLA denilen bir dini lider vardır. Her türlü yetkiye sahiptir. Cumhurbaşkanı 2.adamdır.
İran devleti kadın hakları konusunda Dünyada 144 ülke arasında 140.olmuştur. Ülke, Kadınlar için bir yarı açık cezaevi gibidir.
Kadınlarla ilgili bazı yasaklara gelince, gerçekten baskıcı bir rejimin olduğu açıkça görülecektir:
– Kadınlar başını örtmek zorundadır, saçının görünmesi yasaktır.
-Dar etek ve dar pantolon gibi kıyafetleri giymek yasaktır. – İran’da evlilik yaşı 13’dür.
- İran’da kadınlar baba izni olmadan evlenemez.
-Evlendiklerinde eşlerinin soyadını almazlar, yine kendi soyadlarını kullanırlar, resmi evlilik, imam nikâhıdır, erkek dört kadınla evlenebilir.
-Kadınlar boşanma davası açamazlar, söz hakkı erkeğindir. Erkek isterse boşanma olur.
-MUTA denilen gecelik nikah vardır.
-Evlilik dışı birliktelik ve fuhuş yasaktır , cezası ölümdür.
-Kadınlar hakim ve savcı olamaz, avukatlık yapabilir.
-Kadınlar kocasının izni olmadan pasaport alamaz, eşinin ve babasının izni olmadan yurt dışına çıkamaz.
-Futbol oynamak ve statlara maç izlemeye gitmek yasaktır.
-İlkokul ve ortaokulda erkekler ve kızlar ayrı sınıflarda eğitim görürler.
-Otobüslerde kadınlar ve erkekler ayrı yerlerde otururlar.
-Kadın tek başına sokağa çıkamaz.
-Kadın makyaj yapamaz.
-İzinsiz komşuya gidemez.
-Kız çocukları 9 yaşından itibaren baş örtüsü takmak zorundadır.
-Kadınlar, düğünlerde erkeklerle birlikte oynayamaz, dans edemez, parti ve kutlamalarda bir arada olamazlar. Aerobik, dans ,jimnastik gibi sporları yapamaz, Şarkı söyleyemezler.
İran, insan hakları bakımından da ülkemizle hiç kıyaslanmayacak kadar geridedir. Kadın hakları çok sınırlıdır. Özgürlükler kapsamında şeriat kuralları geçerlidir. Diğer İslam ülkeleriyle karşılaştırırsak kadın hakları anlamında kadınların lehine az da olsa bir gevşeme vardır. Çünkü diğer Şeriatla yönetilen ülkelere bakınca bunu görebiliriz. İslam ülkelerinde kadınlara yönelik baskılar acımasız şekilde devam ediyor. Özellikle Afganistan, Endonezya ve Suudi Arabistan ‘da çok daha katı yasaklar vardır. Bu ülkelere Kadınlara her şeyin yasak olduğu tam bir yasaklar cehennemi diyebiliriz. Bu ülkelerde kadınının adı vardır kendi yoktur. Kadınları sadece cinsel bir obje(varlık) olarak gören, onu köle gibi çalıştıran bu düzende demokrasi, özgürlük, eşitlik ve insan haklarından söz edilemez.
SONUÇ:
İran’da bugün özgür yaşamak isteyen, erkeklerle eşit haklara sahip olmak isteyen bir kadın hareketi vardır, şeriat rejimine karşı bir başkaldırı vardır. Kadınların bu haklı isyanı Kolay biteceğe benzemiyor, ok yaydan çıkmıştır, hedefe doğru ilerlemektedir, bu hedef insanca, özgürce ve kadın haklarının olduğu bir düzendir. Kadınların bu hareketi kadın haklarındaki özgürlükleri getireceği bir başkaldırıdır. İran, Suudi Arabistan, Afganistan, Pakistan, Sudan, Katar, Irak başta olmak üzere yaşamsal alanlarının çok sınırlı olduğu, adeta bir köle gibi görüldüğü bu İslam ülkelerinde yaşayan kadınlar, kendi ülkelerinden başka ülkelere kaçış yolu ararken, kadın özgürlüğü için mücadele ederken, ne yazık ki ülkemizde ki bazı dini kesimler, cemaat ve tarikatlara mensup kadınlar, şeriat düzenini savunarak, bu ülkelere özenmektedirler. Oysa dünyadaki her şey kadının eseridir. Bir toplumun gelişmesi, kalkınması için kadınların bilgili, becerili olmaları, daha özgür olmaları gerekir, kadınların olmadığı yerde eşitlik, özgürlük ve mutluluk olmaz.
Kadın, fizyolojik yapısı gereği görevi hayat vermektir, can vermektir. En büyük amacı doğurduğu çocukları en iyi şekilde yetiştirmektir. Kocasını, çocuklarını sevgisiyle, saygısıyla , sadakatiyle, emeğiyle onuruyla birlikte ayakta tutabilmektir. Hak ettiği saygınlığı ve değeri görmektir. İnsan gibi yaşamaktır, yaşatmaktır.
Mahsa Emin’inin katledilmesi belkide İranlı kadınlara özgürlük yolunu açacaktır. Kadınların bu haklı direnişleri, isyanları bunu umut etmektedir. Çünkü kadınların köleliğe, şeriata değil, eğitime, bilime, demokratik bir düzene gereksinimleri vardır. Bunun da yolu baskıcı rejime karşı direnmek ,isyan etmek, gericiliğe ve şeriata başkaldırarak savaşmak olacaktır.
Ülkemizdeki kadın hakları, azımsanamayacak kadar gelişmiştir, her ne kadar uygulamada ihmaller, yanlışlar, aksaklıklar olsa da kadın erkek eşitliğinde bir çok ülkeye göre iyi durumdadır. Ülkemizdeki kadınların da önemli sorunları vardır. Bunların başında aile içi şiddete uğramak, toplum ve aile baskısı, eğitim ve öğretim olanaklarından yeterince yararlanamamak ve kadın cinayetleridir. Çağdaş olmayan, geri kalmış toplumlarda kadınlar bazen erkeklerin esiri olarak, bazen malı, oyuncağı, süsü, bazen de eğlencesi olarak görülmüştür. Özellikle ekonomik özgürlüğü olmayan kadınlar sürekli ezilmiş, Onlara hak ettikleri değer verilmemiştir. Bu nedenle Daha özgür, daha çağdaş, daha mutlu bir ülke istiyorsak başı dik, alnı açık, yüreği cesur olan kadınlara gereken değeri vermek, erkeklerle eşit haklara sahip olmalarını sağlamak, sevgi, saygı göstermek, onları yüceltmek, bizim asli görevimiz olmalıdır. Kadınları özgür olmayan toplumlarda özgürlükten söz edilemez. Bu ülkeler ezilmeye, hor görülmeye, dışlanmaya yok olmaya mahkûmdur. Kadınlara hak ettikleri değeri vermek belki de en büyük ibadet olacaktır. Çünkü kadın hem anadır, hem babadır, hem yardır. Kadın hayatın ta kendisidir.
İZZET KIRMIZI
30 Eylül 2022