CHP lideri Kemal KILIÇDAROĞLU’nın geçen hafta ortaya attığı başörtüsü ile ilgili çıkışı gündemi değiştirdi. Ardından CHP başörtüsü serbestliği konusunda TBMM’ye bir yasa teklifi verdi. Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’ın buna misilleme açıklaması geldi. Anayasaya koyma teklifinde bulundu. Böylece ortak bir gündem oluştu.
HDP grup başkan vekili Meral BEKTAŞ, CHP’nin verdiği teklife destek vereceklerini söyledi .
İYİ PARTİ Genel Başkanı, Meral AKŞENER bu tartışmaya katılmadı, bu konuda tarafsız kalmayı tercih etti.
Günlerdir televizyon ekranlarında yetkili yetkisiz, partili, partisiz olan bir çok kişi bu konuyu konuşuyor, tartışıyor, herkes kendi cephesinden değerlendiriyor.
Öncelikle bugün ortaya atılan konu başörtüsü değil, türban sorunudur. Çünkü İkisi aynı şey değildir. Aralarında farklar vardır. Başörtüsü, yüzlerce yıldır köyde, kasabada ve şehirde ülkenin dört bir yanında anaların, bacıların, ninelerin kısaca kadınlarımızın günlük hayatta başlarını kapattıkları bir örtüdür. Her bölgede yazma, tülbent, neçek, başörtüsü, eşarp, yemeni gibi isimlerle anılır. Genellikle kare şeklinde olup çeşitli renklerde, desenli veya sade olur. Her yörenin kendine özgü rengi ve bağlama şekli vardır. Yöresel ve geleneksel bir örtünme çeşididir. Hiç bir dönemde tartışılmamış asla sorun olmamıştır. Başörtüsünü takmanın amacı saç ve boyun kısmının örtülmesidir. Din ile bir ilgisi yoktur ve hiç bir ideolojiyi temsil etmez.
Türban ise belli bir düşünceyi, siyasî görüşü ve inancı temsil eden ideolojik İslami bir simgedir. Kendine özgü bir bağlama şekli vardır. Saçlar önce bone denilen bir örtüyle görünmeyecek şekilde kapatılıp, arkada topuz haline getirilerek, tamamının bir kumaşla örtülmesidir. Yöresel ve geleneksel bir niteliği yoktur. Türban takanların bir kısmı sade giyinirken, bazıları makyaj yapar, pantolon bile giyilir. Kıyafetleri çok şık ve renklidir, türbanı aksesuar olarak kullananlar da vardır. Türban takanlar, bunun Allah’ın emri ve İslâm dininin bir gereği olduğunu söyler, kendilerini Siyasal İslam’ın bir neferi olarak görürler.
Başörtüsü, masum bir örtünme iken, türban sürekli bir propaganda aracı olarak anılmıştır. Genellikle dışarda örtünmek için tasarlanmıştır. Başörtüsü ise, evde, dışarda, bağda, bahçede, tarlada kısaca yaşamın her alanında sıradan bir örtünme olarak görülmüştür.
1970 lerden sonra konuşulan, tartışılan türban sorunu, günümüze gelinceye kadar bir çok aşamalardan geçmiştir .
1978’de CHP Genel Başkanı Bülent ECEVİT tarafından kurulan 42. ECEVİT Hükümeti yemin töreninde, milletvekili Merve Kavakçı, kürsüye çıktığında masalara vurularak protesti edildi, yemin etmesi engellendi.
Bu olayın ardından Ecevit Hükümetinin çıkarmış olduğu bir genelgeyle kamuda çalışan devlet memurlarının türban takması yasaklandı .
Bu genelgeye göre başta üniversite öğrencileri olmak üzere tüm kamu kurum ve kuruluşlarında, bazı özel sektörlerde mahkeme kararlarıyla yasaklandı. Çünkü türban laiklik karşıtı siyasal bir simge olarak görüldü, bu yasağa uymadığı için üniversiteden atılan, içeri alınmayan öğrenciler oldu. Sayısız mağduriyetler yaşandı.
Daha sonra 12 Eylül 1980’de yapılan faşist darbenin çıkardığı yeni bir kılık kıyafet yönetmeliğinde de bu yasak devam etti.
1980 lere kadar örgütsüz bir mücadele veren kadınlar, N. ERBAKAN’ın Genel Başkanı olduğu REFAH PARTİSİ’nin çatısında toplandı. Seçim çalışmalarında bunlara görevler verildi. kapı kapı dolaşarak seçmenlerden oy istendi. Bunda da başarılı oldular. 1996 yılında Refah Partisi Doğruyol partisi ile koalisyon yaparak 54.REFAHYOL hükümeti kuruldu. N. ERBAKAN Başbakan oldu.
Refah partisinin seçimdeki başarısında kadınların gücünü gören cemaatler, tarikatlar ve diğer sağ partiler de onlara sahip çıkmaya başladılar. Saflarına çekmek için, ev toplantıları, Kız öğrenci yurtları, dershaneler, geziler, kadın kolları gibi etkinlik ve çalışmalar oluşturdular. parti kadrolarında kadınlara da yer verdiler. Ancak bir kısım özellikle eğitimsiz, işsiz ve çaresiz bir çok kadın da fethullah Gülen çetesinin, cemaatinin tuzağına düştü. Onlara köle gibi çalışarak gönüllü hizmette bulundular.
2002 yılında yapılan seçimlerde, Ak partinin tek başına iktidar gelmesiyle hiç bir şey değişmedi. Türban yine Üniversitelerde, devlet dairelerinde yasaktı ve sürekli tartışılıyor, gündemden düşmüyordu. Kimlik ve pasaport gibi resmi belgelerde türban ve başörtüsüyle çekilen fotoğraflar kabul olunurken, özellikle üniversitelerdeki kayıtlarda ve kimlik belgelerinde başı açık fotoğraf isteniyordu. Bu da gösteriyordu ki, hedef öğrencilerdi.
2002 yılında YÖK başkanının değişmesiyle birlikte üniversite öğrencilerine uygulanan başörtüsü yasağı kalktı. Böylece yıllardır yasaklanan türban bir anda gündemden düştü.
Kamu personeline uygulanan başörtüsü yasağının kalkması, Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN ‘nın Ekim 2013’te açıkladığı Demokratikleşme paketiyle oldu. Kılık kıyafet yönetmeliğinin 5.maddesinde yapılan değişiklikle yasak kalktı.
Bundan muaf tutulan hakimler, savcılar, askerler ve emniyet mensupları, bir mahkeme kararıyla dahil oldu. Böylece türban sorunu çözülmüş oldu.
SONUÇ:
CHP, kendi eliyle AKP’nin tuzağına düşmüştür, AKP’nin Anayasa düzeyindeki yasa değişikliği teklifi CHP’ yi geriye dönüşü zor bir yola sokmuştur. Bugün CHP’nin başlattığı türban konusu gündem dışı olan bir konudur. Yıllardır gündemden düşen, sorun olmaktan çıkan böyle bir tartışmayı tekrar açmanın bir getirisi yoktur. Bu, CHP tabanında ve gerekse seçmenlerinde mutlaka rahatsızlık yaratacaktır.
Bu ülkede türban sorunu yoktur. Kadınlar istediği yerde her türlü kıyafeti giyme, takma özgürlüğüne sahiptir. Özellikle kamuda çalışan kadınların doktor, öğretmen, hakim, milletvekili ve diğer kamu çalışanlarının başını türbanla kapatması ile ilgili hiç bir engel yoktur. Gelenek, görenek ve hukuk çerçevesinde olduğu sürece başını istediği gibi örtebilir ve istediği gibi giyinebilir. Bu nedenle toplumu tekrar germeye, kaşımaya gerek yoktur, İnsanlar barış içinde bir arada, bir gökkuşağı gibi çok renkli bir kıyafet mozaiğinin içinde birlikte yaşarken, kimsenin huzur bozmaya hakkı yoktur.
Bugün memleketin derdi türban değildir. Çünkü bu sorun yıllar önce çözülmüştür, kanayan yara kapanmıştır. Ülke yangın yerine dönmüşken bu konunun gündem oluşturması ekonomik sorunların Ertelenmesine, unutulmasına yol açacaktır. CHP’nin, İnsanların ekonomik sorunlarla boğuştuğu bir dönemde hayat pahalılığı, enflasyon, yokluk, yoksulluk, işsizlik, yolsuzluk, eğitim, sağlık çocuk tacizleri, çocuk gelinler, iş kazaları, kadın cinayetleri, gelir adaletsizliği, yüksek vergiler, hukuk, sansür yasası başta olmak üzere onlarca temel sorun dururken hiç yoktan bir türban sorunu varmış gibi gündeme taşıması bir akıl tutulmasıdır. Önümüzdeki Seçimde sağ partiler bunu yine miting meydanlarına taşıyacaklardır. Ama partilerin bunu seçmenlerden oy almak için yapmak istemesi onlara bir katkı sağlamayacaktır, yani göl maya tutmayacaktır, çünkü seçmen gözünü açmıştır, seçmen profili değişmiştir .
Yukarıda saydığımız sorunlar, 20 yıldır ülkenin hayat damarlarına bir kangren gibi girmiş ve kronikleşmiştir. Vatandaşın gündemi aş, iş, ekmek, huzurdur. İşsizlik, hukuk, demokrasi derdidir. Bunların çözümüyle ilgili planlar projeler varsa ortaya dökülmeli, açıklanmalıdır . Türbanı konuşmak ve tartışmak toplumun aklıyla alay etmektir. Vatandaşı sorunlarından uzaklaştırıp uyutmaya çalışmaktır. İnsanlar yaşadığı hayatın acımasız dişlileri arasında ezilirken, vatandaşın gerçek gündeminden uzaklaşıp türban üzerinden siyaset yapmak CHP’ye bir şey kazandırmayacak, çok şey kaybettirecektir .
Ülkenin, 20 yıldır birikmiş onlarca sorunu varken, CHP türban defterini kapatmalı, bu hatadan dönülmelidir. İktidara karşı toplumun sesi olarak tutarlı ve kararlı muhalefet görevini yerine getirerek seçim çalışmalarını vatandaşın talep ve isteği doğrultusunda sürdürmelidir.
Toplumun beklentilerini görmeli, seçimlere giderken milyonların umutlarını kırmamalıdır. Ülkenin her yerini gezerek iktidara geldiklerinde yapacaklarını vatandaşa anlatmalıdır. Siyasi oyunlara gelmeden, tuzağa düşmeden seçim çalışmalarına samimiyetle devam etmelidir.
Son olarak bir sansür yasası çıktı. Konuşmanın, tartışmanın paylaşmanın suç olduğu bir döneme giriyoruz. Düşünce ve ifade özgürlüğünün hepten kalktığı bir süreç başlıyor. Bunlara karşı demokratik bir ortak mücadele gerekirken, Seçimlere yakın CHP belki de risk alarak AKP’nin seçim silahlarından en önemlisi olan türbanı kullanmak istemiştir. Çünkü yıllardır iktidar olmak isteyen CHP, 2002 yılından beri AKP ile girdiği her seçimi kaybetmiştir. Artık kazanmak istiyor. Özellikle Kemal KILIÇDAROĞLU, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’a karşı yaptığı tüm seçimleri kaybetmiştir. Bu nedenle risk almak istiyor. AKP’yi kendi silahıyla vurup iktidara gelmek istiyor. Ancak bunun seçmenlerin gözünde olumlu bir karşılığı olmayacaktır. Çünkü gerçek sorunlardan uzaklaşıp suni gündem yaratmak CHP’ye bir şey kazandırmayacaktır. yani “YA HERRO, YA MERRO” demenin zamanı ve iklimi değildir.
İZZET KIRMIZI
15 Ekim 2022