hava
DOLAR %
EURO %
GRAM ALTIN %
ÇEYREK A. %
BITCOIN %
SON DAKİKA
Google News

  DÜNDEN BUGÜNE TÜRBAN SORUNU

Son Güncelleme :

15 Ekim 2022 - 12:31

/ 100 views kez okundu.
  DÜNDEN BUGÜNE TÜRBAN SORUNU
reklam

    
             CHP lideri Kemal  KILIÇDAROĞLU’nın geçen hafta ortaya attığı başörtüsü ile ilgili  çıkışı gündemi değiştirdi. Ardından CHP  başörtüsü serbestliği konusunda TBMM’ye  bir yasa  teklifi verdi. Cumhurbaşkanı ve AKP  Genel Başkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’ın buna misilleme açıklaması geldi. Anayasaya koyma teklifinde bulundu. Böylece ortak bir gündem oluştu.
           HDP grup başkan vekili Meral BEKTAŞ, CHP’nin verdiği teklife destek vereceklerini söyledi .
           İYİ PARTİ Genel Başkanı, Meral  AKŞENER  bu tartışmaya katılmadı, bu konuda  tarafsız kalmayı  tercih etti.
          Günlerdir televizyon ekranlarında yetkili yetkisiz, partili, partisiz olan bir çok kişi bu konuyu  konuşuyor, tartışıyor, herkes kendi  cephesinden değerlendiriyor.
        Öncelikle bugün ortaya atılan konu başörtüsü değil, türban sorunudur. Çünkü  İkisi aynı şey değildir. Aralarında farklar vardır. Başörtüsü, yüzlerce yıldır köyde, kasabada ve şehirde ülkenin dört bir yanında  anaların, bacıların, ninelerin kısaca  kadınlarımızın günlük hayatta başlarını kapattıkları bir örtüdür. Her bölgede  yazma, tülbent, neçek, başörtüsü, eşarp, yemeni  gibi isimlerle anılır. Genellikle kare şeklinde olup çeşitli  renklerde, desenli  veya sade olur. Her yörenin  kendine özgü  rengi ve bağlama şekli  vardır. Yöresel ve geleneksel bir örtünme çeşididir. Hiç bir dönemde tartışılmamış asla sorun olmamıştır. Başörtüsünü takmanın  amacı saç ve boyun kısmının  örtülmesidir. Din ile bir ilgisi yoktur ve hiç bir ideolojiyi temsil etmez.
          Türban ise belli bir düşünceyi, siyasî görüşü ve inancı temsil eden ideolojik İslami bir simgedir. Kendine  özgü  bir bağlama şekli vardır. Saçlar önce bone denilen bir örtüyle görünmeyecek şekilde kapatılıp,  arkada topuz haline getirilerek, tamamının bir kumaşla  örtülmesidir. Yöresel ve  geleneksel bir niteliği yoktur. Türban  takanların bir kısmı sade giyinirken, bazıları makyaj yapar, pantolon bile giyilir. Kıyafetleri çok  şık ve renklidir, türbanı  aksesuar olarak kullananlar da vardır. Türban takanlar, bunun Allah’ın  emri ve İslâm dininin bir gereği olduğunu  söyler, kendilerini Siyasal İslam’ın bir neferi olarak görürler.
          Başörtüsü, masum bir örtünme iken, türban sürekli  bir propaganda aracı olarak anılmıştır. Genellikle dışarda  örtünmek için  tasarlanmıştır. Başörtüsü ise, evde, dışarda, bağda, bahçede, tarlada kısaca yaşamın her alanında  sıradan bir örtünme olarak görülmüştür.
            1970 lerden sonra  konuşulan, tartışılan türban sorunu, günümüze gelinceye kadar bir çok aşamalardan geçmiştir .
         1978’de CHP Genel Başkanı Bülent  ECEVİT  tarafından  kurulan 42. ECEVİT Hükümeti  yemin töreninde, milletvekili Merve Kavakçı, kürsüye çıktığında masalara vurularak protesti edildi, yemin etmesi engellendi.
          Bu olayın ardından Ecevit Hükümetinin çıkarmış olduğu bir genelgeyle kamuda çalışan devlet memurlarının türban takması yasaklandı .
        Bu genelgeye göre  başta üniversite öğrencileri olmak üzere tüm kamu kurum ve kuruluşlarında, bazı özel sektörlerde mahkeme kararlarıyla  yasaklandı. Çünkü türban laiklik karşıtı  siyasal bir simge olarak görüldü,  bu yasağa uymadığı için  üniversiteden atılan, içeri alınmayan öğrenciler  oldu. Sayısız mağduriyetler yaşandı.
         Daha sonra 12 Eylül 1980’de yapılan  faşist darbenin çıkardığı yeni bir  kılık kıyafet yönetmeliğinde de bu yasak devam etti.
       1980 lere kadar örgütsüz bir mücadele veren kadınlar, N. ERBAKAN’ın Genel Başkanı  olduğu REFAH PARTİSİ’nin çatısında  toplandı.  Seçim çalışmalarında  bunlara görevler verildi.  kapı kapı  dolaşarak  seçmenlerden oy istendi. Bunda da  başarılı oldular. 1996 yılında Refah Partisi  Doğruyol partisi ile koalisyon yaparak  54.REFAHYOL  hükümeti kuruldu. N. ERBAKAN Başbakan oldu.
           Refah partisinin seçimdeki  başarısında kadınların gücünü gören cemaatler, tarikatlar ve diğer  sağ partiler de  onlara sahip çıkmaya başladılar. Saflarına çekmek  için, ev toplantıları, Kız öğrenci yurtları, dershaneler,  geziler, kadın kolları gibi etkinlik ve çalışmalar oluşturdular. parti kadrolarında kadınlara da yer verdiler. Ancak bir kısım  özellikle eğitimsiz, işsiz ve çaresiz bir çok  kadın da fethullah  Gülen çetesinin, cemaatinin tuzağına düştü. Onlara köle gibi çalışarak gönüllü hizmette bulundular.
         2002 yılında yapılan seçimlerde, Ak partinin  tek başına iktidar gelmesiyle hiç bir şey değişmedi. Türban yine  Üniversitelerde, devlet dairelerinde  yasaktı  ve sürekli tartışılıyor,  gündemden düşmüyordu. Kimlik ve pasaport  gibi resmi belgelerde  türban ve başörtüsüyle çekilen fotoğraflar  kabul olunurken, özellikle üniversitelerdeki kayıtlarda ve kimlik belgelerinde başı açık fotoğraf isteniyordu. Bu da gösteriyordu ki, hedef öğrencilerdi.
         2002 yılında  YÖK başkanının değişmesiyle birlikte   üniversite  öğrencilerine  uygulanan başörtüsü yasağı kalktı. Böylece yıllardır yasaklanan türban bir anda  gündemden düştü.
       Kamu personeline uygulanan başörtüsü yasağının kalkması, Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN ‘nın  Ekim 2013’te açıkladığı Demokratikleşme paketiyle oldu. Kılık kıyafet yönetmeliğinin  5.maddesinde yapılan değişiklikle  yasak kalktı.
        Bundan  muaf tutulan hakimler, savcılar, askerler ve emniyet mensupları, bir mahkeme kararıyla dahil oldu. Böylece türban  sorunu çözülmüş oldu.
       SONUÇ:
      CHP, kendi eliyle AKP’nin  tuzağına düşmüştür, AKP’nin Anayasa düzeyindeki yasa değişikliği teklifi CHP’ yi geriye dönüşü zor bir yola sokmuştur. Bugün CHP’nin başlattığı  türban konusu gündem dışı olan bir konudur. Yıllardır gündemden düşen, sorun olmaktan çıkan böyle bir  tartışmayı  tekrar açmanın  bir getirisi  yoktur. Bu, CHP tabanında ve gerekse seçmenlerinde mutlaka rahatsızlık yaratacaktır.
         Bu ülkede türban sorunu yoktur. Kadınlar  istediği yerde her türlü  kıyafeti giyme, takma  özgürlüğüne sahiptir. Özellikle kamuda çalışan kadınların doktor, öğretmen, hakim, milletvekili ve diğer kamu çalışanlarının başını türbanla kapatması ile ilgili hiç bir engel yoktur. Gelenek, görenek ve hukuk çerçevesinde olduğu sürece başını istediği gibi örtebilir ve istediği gibi giyinebilir. Bu nedenle  toplumu tekrar germeye, kaşımaya  gerek yoktur, İnsanlar  barış içinde bir arada, bir gökkuşağı gibi çok renkli bir kıyafet mozaiğinin içinde birlikte yaşarken, kimsenin huzur bozmaya hakkı yoktur.
        Bugün memleketin derdi  türban  değildir. Çünkü bu sorun yıllar önce çözülmüştür,  kanayan yara kapanmıştır. Ülke yangın yerine dönmüşken bu konunun gündem oluşturması  ekonomik sorunların Ertelenmesine,  unutulmasına yol açacaktır.  CHP’nin, İnsanların ekonomik sorunlarla boğuştuğu  bir dönemde  hayat pahalılığı, enflasyon, yokluk, yoksulluk, işsizlik, yolsuzluk, eğitim, sağlık  çocuk tacizleri, çocuk  gelinler, iş kazaları,  kadın cinayetleri, gelir adaletsizliği,  yüksek vergiler, hukuk, sansür yasası  başta olmak üzere onlarca temel sorun  dururken hiç yoktan bir türban  sorunu varmış gibi gündeme taşıması bir akıl  tutulmasıdır. Önümüzdeki  Seçimde sağ partiler  bunu yine miting meydanlarına taşıyacaklardır. Ama partilerin  bunu seçmenlerden oy almak için  yapmak istemesi  onlara bir katkı sağlamayacaktır, yani  göl maya tutmayacaktır, çünkü seçmen gözünü açmıştır,  seçmen profili değişmiştir .
       Yukarıda saydığımız sorunlar, 20 yıldır  ülkenin hayat damarlarına bir kangren gibi girmiş ve kronikleşmiştir. Vatandaşın gündemi  aş, iş, ekmek, huzurdur. İşsizlik, hukuk, demokrasi derdidir. Bunların çözümüyle ilgili planlar  projeler varsa ortaya dökülmeli,  açıklanmalıdır . Türbanı konuşmak  ve tartışmak toplumun aklıyla alay etmektir. Vatandaşı sorunlarından uzaklaştırıp  uyutmaya çalışmaktır. İnsanlar yaşadığı hayatın acımasız dişlileri arasında ezilirken, vatandaşın gerçek gündeminden uzaklaşıp türban üzerinden siyaset yapmak CHP’ye bir şey kazandırmayacak, çok şey kaybettirecektir .
       Ülkenin, 20 yıldır birikmiş  onlarca sorunu varken, CHP  türban defterini kapatmalı, bu hatadan dönülmelidir. İktidara  karşı toplumun sesi olarak tutarlı ve kararlı muhalefet görevini yerine getirerek seçim çalışmalarını vatandaşın talep ve isteği doğrultusunda sürdürmelidir.
          Toplumun beklentilerini görmeli, seçimlere giderken milyonların umutlarını kırmamalıdır. Ülkenin her yerini gezerek iktidara geldiklerinde yapacaklarını vatandaşa anlatmalıdır. Siyasi oyunlara gelmeden, tuzağa düşmeden seçim çalışmalarına samimiyetle devam etmelidir.
         Son olarak  bir sansür yasası çıktı. Konuşmanın, tartışmanın  paylaşmanın suç olduğu bir döneme giriyoruz.  Düşünce ve ifade özgürlüğünün hepten  kalktığı bir süreç başlıyor. Bunlara karşı  demokratik bir ortak mücadele gerekirken, Seçimlere yakın CHP belki de  risk alarak AKP’nin seçim  silahlarından en önemlisi olan türbanı kullanmak istemiştir.  Çünkü  yıllardır iktidar olmak isteyen CHP, 2002 yılından beri  AKP ile girdiği  her seçimi kaybetmiştir. Artık kazanmak istiyor. Özellikle Kemal KILIÇDAROĞLU, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip  ERDOĞAN’a karşı yaptığı tüm seçimleri kaybetmiştir. Bu nedenle risk almak istiyor. AKP’yi kendi silahıyla vurup iktidara gelmek istiyor. Ancak bunun  seçmenlerin gözünde olumlu bir karşılığı olmayacaktır. Çünkü  gerçek sorunlardan uzaklaşıp  suni gündem yaratmak CHP’ye bir şey kazandırmayacaktır. yani “YA HERRO, YA MERRO” demenin  zamanı ve iklimi değildir.
                                       İZZET KIRMIZI
                                      15 Ekim 2022
                                              
 

reklam

YORUM ALANI

Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.